27 Aralık 2011 Salı

Heart Attack and Vine - Bu Şaraba Kalbin Dayanmaz

Yalan, yalan! Donuna kadar tutuşmuşsun bak!
Tüm maçalar telefonun ucunda,
Ama kumarbazlar tüm olasılıkları değerlendirir kağıtlar açılana kadar.
Kendini asla tanıyamazsın ama bu şaraba kalbin dayanmaz.

Doktor, avukat, dilenci, adam, hırsız,
Gavurlar bile inançsızlığını gözlüyor şuan.
Eğer gerçekten cehennemi denemek istiyorsan,
Beklemek zorunda değilsin.
Muhtemelen başkalarını görmüşsündür ama bu şaraba kabin dayanmaz.

Kemiklerin yükselir bu beyaz hanımla, çocuklar punkı buldu bununla.
Şeytanın olmadığını bilmiyor musun? Sarhoş iken yalnız tanrı var.
Evet, muhtemelen bu iş öldürecek seni, hadi çek bir line daha.
Ne diyordun beninle tanışmadan önce,
Yerin dibine geçersin ama bu şaraba kalbin dayanmaz.

Jersey kızlarının içi gözükür her daim,
Ve kendilerini pazarlarken şişeyi daima yalarlar.
Bahse girerim hala bakiredir ama en fazla yirmi beşinden dokuzuna kadar.
Milyonlarcasını görebilirsin ama bu şaraba kalbin dayanmaz.

Güneyli kızlar daha iyidir yumurta karıştırmakta,
Ve daha iyi sıyırırlar her zaman dizlerinin üzerinden kanyona.
İşte o zaman daha mutlu ve daha bilinçsiz olabilirsin her sikik dakikada.
Bir daha ne zaman olacak diye bekleyebilirsin sonsuza kadar,
Ama bu şaraba kalbin dayanmaz.

Çeviren: Solid

26 Aralık 2011 Pazartesi

Ben hiç bir zaman normal bir adam olduğumu söylemedim.

Merhaba,

Bunu okuduğunuza göre aklınızda az çok bir Emre imajı vardır. Şimdi lütfen onu bir kaç saniyeliğine en azından bu yazının sonuna kadar silin, lütfen.

Ben hiç bir zaman normal bir adam olduğumu söylemedim size çünkü yalan söylemeyi sevmem. Ben takıntılı bir adamım, ben seven bir adamım. Belki bu dünyada en çok seven adam ben değilim ama ben güzel seven bir adamım. Sevmem için öyle uzun uzadıya bir geçmişimiz olmasına da gerek yok hatta geçmişimiz olmasına gerek yok. Sadece bir defa bana  içten gülmeniz yeterli.

Buraya kadar size iyi huylarımdan bahsettim ( en azından ben öyle farz ettim.). Şimdi en kötü en ateşli huyumdan bahsetmem gerekli. Ben kıskanç bir adamım ve bu damarlarımda var her zerrem de var her lazam da var. Öyle yoğun ve derin ki kendimi bitirecek kadar çok. Ben sizi sevene kadar ne yaparsanız gerçekten umurumda değil yahut daha samimi bir dille yazmam gerekirse beni tanıyana kadar ne bok yersen ye bana senden başkaları nasıl bahsederse bahsettin sikimde değil ben seni sevdiysem gerisi hikaye ama ben seni sevdikten sonra bir kere damarıma bastın mı ( en azından ben öyle farz edersem ) kendimi yer bitiririm.

Ben takıntılı bir adam değilim hafızam kuvvetli, paranoyam fazla.





Ekleme:




Özet geçmek gerekirse:

Everybody knows that the war is over
Everybody knows the good guys lost
Everybody knows the fight was fixed
Thats how it goes
Everybody knows.

Dipnotun notu:
Everybody knows that you love me baby
Everybody knows that you really do
Everybody knows that youve been faithful
Ah give or take a night or two
Everybody knows youve been discreet
But there were so many people you just had to meet
Without your clothes
And everybody knows

21 Aralık 2011 Çarşamba

It's the longest night and not a single fuck was given because there is no sun in the sky!

''Kapanış saatine kadar içtim. Cass. beş kızkardeşinin en güzeli. Kasabanın en güzel kızı. Arabayı eve sürerken düşünüyordum. "Hayır," dediğinde üstelemeliydim. İstemişti beni, şüphe yoktu. Tembel, ilgisiz, bencilce davranmıştım. İkimizin de ölümünü haketmiştim. Köpeğin tekiydim. Hayır, köpeklerin ne günahı vardı? Evde bir şişe şarap buldum, içtim. Cass, kasaanın en güzel kızı yirmisinde öldü.
Dışarda götün teki klaksonuna basıp duruyordu. Israrla. Şişeyi fırlatıp avazım çıktığı kadar bağırdım. "Allahın cezasi orospu çocuğu! Kes artık!"
Gece üstüme üstüme geliyordu ve yapabileceğim hiç bir şey  yoktu.''

Kasabanın en güzel kızları yaşamalı ama nasıl?

11 Ekim 2011 Salı

Aynaların Dili Olsa

Ey benim dertli çocuğum,
Bu gitmeler gitme olmaz.
Necasetin koktuğu yerde,
Tevekkülden sual olmaz.

8 Ekim 2011 Cumartesi

Yapsam Ağlardım, Ağlarsam Ölürdüm, Ölürsem Çiçek Olurdum, Ölürsem Ona Giderdim



Boş harcandı aşk çağı, kurudu irem bağı, ne sen ağla ne de ben

Bazı cümleler vardır ne zaman duysanız içeniz bir değişir. Ne desen anlamı olmaz, ne desen Egeden eser, ne densen yağmur yağar, ne desen yalnız olursun, ne desen mayıs olur, ne desen içinde umut olmaz, ne desen beklemediğin anda seni vurur, ne desen onun olursun, ne desen o gelmez. Bu işte tam öyle bir şey.

Tüm yalnızlara adanmıştır.

4 Ekim 2011 Salı

27 Eylül 2011 Salı

Everything Goes to the Hell by Tom Waits

Neden bu kadar tatlı, sakin ve iyisin ?
Tatlım, erkeğin kafasında sadece bir şey vardır...
Neden kibar ve yavaşsın?
Neden lütfen diyorsun?
Sen dizlerinin üstündeyken tek şey düşünücez nasılsa
Ve daha bir çok şey, inanmayacağım.
Bir kadın ağladığında,
Bir bakkal yemin ettiğinde,
Bir hırsız ödeyeceğini söylediğinde,
Bir avukat ilgilendiğinde,
Bir yılan uyuduğunda,
Bir sarhoş dua ettiğinde,
Sanıyor musun ki cennete gidecek,
İyi olacak?
Sikiyim her şey cehenneme gidecek, sonunda.

Laissez-faire mi amour, ce la vie!
Kıyıya mı dönmek isterim,
Yoksa açık denizde boğulmak mı?
Kimsenin kahramanları siklediği yok!
Tüm paraları için asılmışlar camlarda,
Ve daha bir çok şey,
İnanamadığım.

Bir kadın ağladığında,
Bir bakkal yemin ettiğinde,
Bir hırsız ödeyeceğini söylediğinde,
Bir avukat ilgilendiğinde,
Bir yılan uyuduğunda,
Bir sarhoş dua ettiğinde,
Sanıyor musun ki cennete gidecek,
İyi olacak?
Sikiyim her şey cehenneme gidecek, sonunda.

Tek istediğim senin iniltilerini,
Sana bakan adamını sızlamalarını duymak.
Kapımda çöp istemiyorum,
Bana pişmanlıklarını anlatma,
Ne hissettiğini,
Ne düşündüğünü.
Ve daha bir çok şey, inanmadığım.
Sikiyim her şey cehenneme gidecek, sonunda.


Çeviri: Solid


23 Eylül 2011 Cuma

Tekrar Seni Görmeliyim - Norah Jones

Yüzündeki çizgiler derdim değil,
Kafamda dans ederken, daha çok gömülüyorum buraya.
Kendimi kurtaramam,
Seni tekrar görmeliyim.

Geceyse, yalnızsam,
Ve her saate baktığımda, senin evde olmadığını hatırlıyorsam,
Kendimi kurtaramam.

Seni tekrar görmeliyim,
Şuan bile yola çıkabilirim,
Sadece nasıl göründüğüne bakmak için.
Şuan bile yola çıkabilirim,
Sadece hayaline dalmak için.

Ama hayır nedenlerden dolayı gelmem.
Hayır, tenine dokunamamak değil bu şarkının sebebi.
Kendimi kurtaramam,
Seni tekrar görmeliyim.

Hayır seni onlarla paylaşmak için gelmem,
Her ne kadar nerede olman gerektiğini bildiğim halde.
Kendimi kurtaramam,
Seni tekrar görmeliyim.


1 Mayıs 2011 Pazar

Tarihe Not Düşelim Ağlayınca Kediler

Onunla gitmek istiyorum, sevdiğimle
Hesaplamak istemiyorum neye mal olacağını,
Düşünmek istemiyorum iyi mi kötü mü diye
Bilmek istemiyorum sevip sevmediğini beni,
Onunla gitmek istiyorum, sevdiğimle

Bertolt Brecht

28 Nisan 2011 Perşembe

Aşk üzerine söylenmiş ne kadar şiir varsa yakın

Saat 06:09. Hala çalışıyorum. Yağmur başladı. Dalaras çalıyor. Olur da okursan bunları bil hala yağıyor.

3 Mart 2011 Perşembe

28 Şubat 2011 Pazartesi

Karşı Kıyı

Ben ilk defa bir çiçeği mayısta sevdim.
İlk defa gülü onda kokladım.
Adaların en güzel mevsiminde gördüm ben yakamozu,
Ant içtim, boğuldum.
Ben ne zaman bir çiçeği sulasam korkarım,
Çiçek boyunu kaldırırsa bana bakar.
Benden güneş olmaz, kendimi yakarım.
Ben hiç Egeye girmedim ama
Ne zaman kanasa, mavi akar.

19 Şubat 2011 Cumartesi

Rain Dogs

Bozuk saatin ritminde,
Şarabın içine düşüyorum,
Tüm diğer yağmurdaki itler gibi.
Taksiye binmek yerine sırılsıklam yürüyoruz.
Kapının önü yağmurdaki itlerle dolu,
Ben de onlardan biriyim, tabi ki.

Ah! Nasıl dans ederim, geceye inanmışken?
Her şeyi yaşamışken rüyada.
Ah! Nasıl dans ederim, burada?
Senin güneşinden uzakta,
Biz hiç bir zaman kendimizi düşünemeyiz.

Rakı işlerken iliklerimize kadar, huysuz ve tatlı,
Sevmediklerimizin canına ot tıkarız,
Tüm yağmurdaki itlerle beraber.
Harap olmuş bir trenle senin şehrine gelirim,
Lütfen, şemsiyemi bana ver yağmurdaki itler için
Çünkü ben de onlardan biriyim.

Ah! Nasıl dans ederim, gülümü dermişken ecnebinin biri?
Ve aklımda senin kara saçların, kömür gibi.
Ah! Nasıl dans ederim, her bir taraftan yankılanırken kulağıma sesin?
Tekrar koynuma alamayacaksam seni!

Çeviren: Solid

16 Şubat 2011 Çarşamba

Kamil'in Sitemi

Döndüm,durdum,yandım dünya işine,
Bir devir ki indir, kaldır, çalap koysun kalbine.

Derviş dedi, dünya malı haramdır.
Yaktım aba, düştüm hayal içine.

Ayaz gece, düş ısıtmaz kabamı,
Yolum düştü, girdim hanın içine.

Alevlenmiş toprak ile şarabı,
Saki yapma köz tutuşur içime.

Fuzuli laf otlarıma su serpmez,
Bir fikir ki girip durur içime.

Üçüncüye kalmaz başlar raksına,
Ne merettir, sanki huri korlar içine.

En güzel gül bahçesinde İrem'in,
Dersem durmaz, baksam komaz içime.

Kaya der, derviş bilmez haramı,
Bilse alev yakar dünya içine.

Mesih

Neredeyse üç haftadır her gün bu bara gelip bir hatun düşürmeyi bekliyordum. Alman turistlerin geldiği gün buna bayağı da yaklaşmıştım ama olmadı. Yine de pes etmiş sayılmazdım. Bara yöneldim kapıyı da görebilecek şekilde oturdum.
''Bu mesihe bir bira ısmarlar mısın?''
Adam konuşana kadar adamı fark etmemiştim bile. Fazla içmişti adam ama hala dinç gözüküyordu. Şansa inanırdım ve insanları kırmanın uğursuzluğuna da. İki bira istedim elimle barmenden. Adam kafasını yavaşca eğerek teşekkür etti. Kapı açıldı bir kaç erkek daha içeri girdi.
''Arıyorum.'' dedi adam kesin ve gür bir sesle.
''Neyi?'' dedim

14 Şubat 2011 Pazartesi

13 Şubat 2011 Pazar

Düşünüyorum öyleyse alın

Olmayanı pazarlamak isterdim ama size göre kendime kandıracak kadar akıllı, bana göre kendimi kandıracak kadar salak değilim. Konuşmayı sevmiyorum; aslına bakarsanız yazmayı da sevmiyorum. Lakin ne yazık ki '' insan anlatabildiği kadardır '' sözü doğru olunca lanet ede ede ucuz edebiyatın içine giriyorum. Ucuz edebiyatı sevmiyorum. Saatlerce eşek siki üstünde ki kelebekten konuşup, kendi cinsel dürtülerimi tatmin edecek hedefe ulaşmayı yorucu buluyorum. Mükemmel değilim, olduğumu düşündürtmeye çalışmayı da sevmiyorum ve ters köşe yaparak sizi ağıma düşürmek gibi bir amacım da yok. Hayır yaşlanmıyorum, aksine insanlar her geçen gün çocuklaşıyor. Ben başarılı bir söylemci yahut başarılı bir yazar değilim olmak gibi bir kaygım da yok. Ben kendi içimde birleşik yazdığım -de ekleri ile anlamadınız ''rarararra'' sözcüklerimden rahatsız olmuyorum. Ben sizin, olmayan grup hikayelerinizden, yardım sever hoş gönüllüğünüzden, serseriyim herkesi öperim havalarınızdan da rahatsız olmuyorum. Ben sadece düşünüyorum ve düşündükçe sinirleniyorum.

Deli romansı yaşamaktan hoşlansaydım keşke, o zaman gerçekten başarılı olurdum sanırım. Sokağın ortasında durdurup bir kaçınızı dövsem, sonra soyunup 'RÖEHH' diye koşmaya başlasam bence çok hoş olurdu. Rahatsız oldunuz çünkü dövüldünüzü düşünmek ve üstüne çıplak bir adamın koştuğunu hayal etmek hoşunuza gitmedi. Lakin her gün pazarladınız romans bu bence iyice sindirin. Büyük adam romansınızdan da tiksiniyorum. Bana küçükken ne olucaksın diye sorduklarında pezevenk olucam derdim. Keşke sözümde dursaymışım. O zaman gerçekten hayalinizdeki büyük adamlardan olurdum. Etrafında bi sürü kadın olan, bir sürü parası olan. Evet, size pezevenk diyorum.Vazgeçtim size pezevenk demiyorum. Çünkü hayallerinizi, romanslarınızı pazarlarken fark etmeden ( yahut fark ederek ) kendinizi pazarlıyorsunuz ve açıkcası pezevenkleri seviyorum.

11 Şubat 2011 Cuma

Manifesto

SHAKESPEARE ÜZRE

Türkiye'nin Manimarkası'nda bişeyler kokuyor,
Kimine göre tuz, kimine göre et,
Hamlet!
Hamleeeeet!

Can Yücel

Infant Sorrow

Annem sızlar, babam zırlar,
Boktanlığın içine atılıyorum,
Bir başıma, çıplak, cırtlak seslerle.
Aynı şeytanın bulutların ardına saklandığı gibi.

Babamın elinde debeleniyorum,
Göbek bağım bilmem hangi bahçede saklı,
Kuşatılmış ve bezgin, en iyisini düşünüyorum,
Annem sütünün diyetinde, yaşlı.

William Blake

Çeviren: Solid

6 Şubat 2011 Pazar

Tahir Efendi feat bilal akbulut

Bir şeyi var şeyden yüce,
Tuttu çekti baştan başa,
Gök delindi an değince,
Yer titredi taş çarpınca,
Aldı sevdi göz görünce,
Meğer isem eli kaymış.

Kayaoğlan der sözüm bu,
Yattım kalktım sızı bu,
Kaşıdım ki götümü,
Yere düştü derdi o.

17 Ocak 2011 Pazartesi

''The Lord is My Shepherd''

Allah benim çobanımdır,
Benim ondan gayrı eksiğim olmaz.
Beni yeşil çayırlarda uzandırır,
Yolumu sakin sulardan gösterir,
Her lahzamı sarmalar.
Onun adı hürmetine doğru kapılar açılır bana.

Ölümün sarp kıyılarında yürüsem bile
Şeytanın şerrinden korkmam.
Çünkü ben benimleyim
Bende ki onun izi beni huzura erdirir.

Muhakkak ki iyiliğin ve merhametin beni sonsuza dek saracak.
Verdiğin can bir gün senin kapına varacak.

Amin.

Çeviren: Solid

Dimineata

Sabaha karşı 4'de kurulmuş bir saat gibi aniden uyanmak ve sonra gayri ihtiyari bir şeyler bulmak açıkçası hoşuma gidiyor. 2011 versiyonu için yükseltmeye alıyoruz, lütfen hatta kalın.

tanrı çobanımdır;
benim eksiğim olmaz.

11 Ocak 2011 Salı

''Yesterday is Here'' - Çeviri

Eğer cebinde bir kaç kuruş para,
Kafanda güzel bir şapka,
Masanda sıcak bir yemek,
Yatağında da beni istiyorsan,
Bu gün hava kapalı,
Yarın yağmurlu,
Yani sen dün yaptıklarını sike sike ödeyeceksin.

Belki ben Kadıköye giderim,
Dolmuşlar beni bekler.
Sen eğer unutmak istiyorsan,
Dönene kadar bekliyeceksin.
Bu gün hava kapalı,
Yarın yağmurlu,
Yani sen dün yaptıklarını sike sike ödeyeceksin.

Oldu ya gitmek istersen,
Gökkuşağı'nın bittiği o yere,
Önce tükürdüğünü yalayacaksın.
Bütün düşlerin olabilir oysa ki,
Sadece kafanı kaldır ve yukarı bak
Aradığını orada bulacaksın.

Yolun bundan sonrası bensiz,
Ay ışığı gösterecek sana gideceğin yeri
Ve çaresiz kaldığın gecelerde, senden ne istediğimi hatırlayacaksın.
Bu gün hava kapalı,
Yarın yağmurlu,
Yani sen dün yaptıklarını sike sike ödeyeceksin.

Çeviren: Solid

9 Ocak 2011 Pazar

Osurganı Anarken

Bundan iki bin yıl kadar önce bu topraklara yakın bir şahşı muhteşem barış konusunda dert sahibi olmuş. Kalemi kuvvetli bu şahşı muhterem çekmiş şarabı, vurmuş kadehi, '' Dionysos aşkına!'' nidalarıyla tamamlamış 'Barış Oyunları' serisini.
Aristophanes'in aklına düşen kıvılcımmış ilk perde de Osurgan.
Çocuklar
Ne yoldan çıkıyorsun bu yolculuğa?
Seni bir gemi mi götürücek?
Trygaios
Gemiye binmem, kanatlı bir atım var.
Çocuklar
Hiç olur mu, a baba, koşum takılır mı osurgana
Tanrılara gitmek için?
Trygaios
Neden takılmasın? Ezop diyor ki kanatlılardan
Yalnız osurgan ulaşmış tanrılara.
   

        Trygaios'u tanrılara götürmüşüm şanlı kanatlarımla (!) ama barışı yine de baki edememişim benden haşere şu dünyaya! 

    Bundan yirmi yıl kadar önce yine bu topraklarda bir zat-ı muhteşem bu sefer kendini göndermişiz cennete.
Ama sanmayın ki tanrıların cennetine.
     Ben bir osuruk agacıyım,
     Yellendikçe şiir açan!
                      Can Yücel





         Baba da çok uğraşmış didinmiş hak, özgürlük gelsin diye. Lakin ne çare onun yellenmesi bazılarına gül kokusu gelirken, bazılarından mahkeme celbi olarak dönmüş kapısına. Vazgeçmemiş o bildiği ''göte göt'' demekten yine de!

       Bu sebepten ötürü adım osurgan olsun istedim ustaların affına sığınarak kim bilir belki ben de bir gün bir çukuru doldurum diye.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Entelektüel Kadıköy Gencinin Sınavı

Müzik güzel, her şey yerinde,
İngilizcem iyi elhamdulillah,
Bak ne güzel söylüyor:
''When we dance you have a way with me
Stay with me, sway with me'' diye.
Ancak bilmelisin önemli bir kaç şeyi bebeğim,
Arapça, farsça bunlar da kültürler hazine.
Sen nasıl çevirirsin bilmem ama bende ki bu derin bilgiyle,
''Kışkırt beni bebeğim sonra belki dans ederiz yine.''

5 Ocak 2011 Çarşamba

Beynimi saçtım

yağmur yağdı, gene damlar boyandı sellukalar uyandı...

Nedense hep böyle başlıyor hikayelerim. Önce inceden bir yağmur, gri kapalı bir hava, esen ama üşütmeyen bir rüzgar. Hisarüstündeyim yine. Hayatımda değer verdiğim ve kaçtığım neredeyse her şeyin orada bulunması, yan yana durmaları, oraya her seferinde biraz daha yaklaşıp sonra kopmam. Büyüye inanmıyorum ama kedilerin kaderle bir alakası olduğu kesin.

Diyelim yağmura tutuldun bir gün 
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek 
Öbür yanda güneş kendi keyfinde 
Ne de olsa yaz yağmuru 
Pırıl pırıl düşüyor damlalar 
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın 
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına 
İşte o evin kapısında bulacaksın beni 



Aynen böyle bir gün işte sen koşarak geliyorsun kapıya ben oradayım. Elimde bir mektup. Yağmur bu zira güven olmaz kesilir birden bire. Öyle de oluyor. Kesiliyor yağmur birden sen mektubu alıp kaçıyorsun cennet bağlarına. 6 ay kuraklık.6 ay şarkılar.

fige ki ase me na apomeino monos mou
fige ki ase me na lionei o ponos mou
kai mi noiazesai ti tha gino sti zoi
fige ki ase me i kardia mou kaei


İçime doğanlardan çok korkuyorum. Nereden bilebilirdim ki inanarak söyleyince tanrının yunanca da kabul ettiğini. O günden beri anlamını bilmediğim şarkıları söylemem ve o günden beri denizi bir başka severim.

Diyelim için çekti bir sabah vakti 
Erkenceden denize gireyim dedin 
Kulaç attıkça sen 
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan 
Ege denizi bu efendi deniz 
Seslenmiyor 
Derken bi de dibe dalayım diyorsun 
İçine doğdu belki de 
İşte çil çil koşuşan balıklar 
Lapinalar gümüşler var ya 
Eylim eylim salınan yosunlar 
Onların arasında bulacaksın beni


Sen hayal ediyorsun, büyüyorsun bir yerlerde. Ben durup düşünüyorum her seferinde. Ulaşacak gücüm yok sanma sakın ama anlatacak gücüm yok derinlerde.

sana ancak böyle şarkılarımla
seslenirim o zaman
kulağın çınlarsa
bari sen anla
başka yolu yok inan

3 Ocak 2011 Pazartesi

Kuyunun İçinde ki Taş

Her gün başına gelip içine baktığım kuyuya bu gün taş atmaya karar verdim.
Taşı attım,
Bir şey olmadı.
Ama olsun,
Artık her gün kuyunun içinde ki taşa bakmaya gideceğim.