27 Mayıs 2014 Salı

YEK

Yaygın olarak bilinen küçük kıyamet türlerinden biri de içsel ölümdü. Keza bu tip ölümlerde meftayı kaldıracak cemaat de mefta gibi ölü olduğundan, arkasından hayır duası okuyup, hakkını helal edecek kimse bulunmazdı. Lakin, hiç bir meftanın toprağa karışmadığı görülmediğinden, hakkın mucizesi olarak yeniden doğuş gerçekleşirdi. Zaten ölüm de tek başına korkulacak bir hadise değildi. Şekspir'in de dediği gibi: 'Korkulan ölümden sonra görülecek düşler.' idi.

Her nefis ölümü bir gün tadacaktı. Ölüm mutlaktı, ölüm haktandı. Lakin ölümün kişinin kendi elinden olmamasına ve hatta kendini öldürmesi en büyük günah sayıldığı halde, içsel ölümlerde adem neden kendi cellatlığını yapardı? Bu büyük yıkımın ustaca hünerini mi paylaşmak istemezdi? Yahut kendini öldürülmeyecek kadar kibirli mi görürdü? Satre doğru söylüyordu: 'İnsan, insanın cehennemidir!'

O büyük, dipsiz, sarp kuyulara ancak kendimizi atardık. Cellatımız bizi büyük bir nezaketle o kuyunun başına getirir ve orada bırakırdı. Bu raddede şuna da değinmemiz gerekir. Mutluluk dediğimiz hadise de bu kuyunun etrafında yaşanırdı. Bir zaman sonra cellat diyeceğimiz kişi ilk belirdiği anda bir melek olarak bizi o kuyunun başına getirdiğinde, kuyunun dibine bakar ve ne kadar yüksekteyim diye böbürlenirdik. O meleğe yanımızda olup bunu gördüğü için şükranlarımızı sunar, onu dualarımız ile kutsardık. Yalnız onun bunu görebileceğine inanırdık. Atilla İlhan'ın da dediği gibi: 'Onlar gibi değilsin sen, başkasın!'

Melek bir süre sonra, kendi kuyusunu düşünüp, onu merak ettiği anda ise insana dönüşürdü. Bunun olmasını ilk başta doğal karşılar, ona bu kuyunun ikimizi de yüksek göstereceğinden bahseder, bu haklı gururu paylaşmayı teklif ederdik. İnsan, karşısındakinin teklifini dinler, kuyuya alıcı göz ile bakar, eğer kendi kuyusuna benzer yahut daha derin değilse kalmayı seçerdi. Lakin kuyu, kendi kuyusundan daha derinse, bundan hayıflanır ve kendi kuyusunu derinleştirmek üzere gideceğinden bahsederdi. Tom Waits'in de dediği gibi: 'Seni seviyorum bebeğim ama daha eve yolum var.'

Gitmeye karar verdiği o son evrede ise insan, cellata dönüşür, bizi büyük bir nezaket ile orada bırakır ve giderdi. Cellatın bu davranışına sinirlenen biz de kuyumuza bir kez daha aşık olur ve onun her yerine sahip olabilmek için büyük bir şevkle atlar ve ölürdük. Her şeyin dediği gibi: 'SON'

25.05.2014
17:48
Emre Konuk

Dip not: Bunu da demesem olmazdı. Ahmet Kaya'nın dediği gibi: 'İçimde ölen biri var!'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder